8 Ocak 2015 Perşembe

Cemaat’in Erdoğan’a teşekkür borcu var!

Evet Cemaat’in, 17 Aralık’da Başbakan ve şimdi Cumhurbaşkanı olan Erdoğan’a bir teşekkür borcu var.
En sonunda söyleyeceğimi hemen yazayım da sabırsızlar hem gevşesin hem de tepkilerini içlerinden bağıra, bağıra peşin yapsınlar. 

On yıl boyunca kuzu sarması gibi olan biri siyasi, biri sivil toplum ekseninde kurumsallaşmış aynı kaynaktan beslenen iki hareketin ittifakı aslında ciddi arızalara gebeydi. 

Malum, siyasi hareket (AKP - Milli Görüş) devleti ele geçirerek din adına hizmet edilebilir felsefesiyle hareket ediyor ve insanların devlet gücüyle İslam’a katılmasını hedefliyor. 
Hizmet Hareketi (Cemaat) ise tam tersine ferd ferd insana ulaşmayı ve tahkiki iman üzerinden toplumda yeniden İslam’ın hazmedilmesini savunuyor. 

Eğer, Hz. Muhammed’in Mekke’den başlayıp Medine’de süren 23 yıllık İslam’ı insanlara anlatma yöntemi hatırlanırsa, aslında Hizmet Hareketi’nin felsefesi bire bir örtüşüyor. 

İki hareket arasında çok belirgin şekilde net bir ayrılık varken, Türkiye’nin şartları bu iki hareketi - Akp ile Cemaat’i- yan yana getirdi. Ancak siyasi erk(AKP)’in güçlenmesiyle birlikte ve Kamu İdaresi’nde, yerel yönetimlerdeki fırsatlar cemaat’in tabanında ciddi şekilde hüsnü kabul gördü. Neticede onlar da insandı ve vergisini verdikleri devletin imkânlarından faydalanmaları çok normaldi. 

Normal olmayan ise; dönemin Başbakan’ı Erdoğan ve çevresinin görmediği ve aslında kendisinin de arzusu olan Cemaat’in tabanının bu sayede devşirildiği idi. 

İşte iki farklı kulvarda yürüyen bu iki hareketin on yıllık ittifakı, aslında cemaat aleyhine gelişiyordu. 

17 aralık yolsuzluk operasyonuyla, Recep Tayyip Erdoğan’ın Hizmet Hareketi üzerine toptancı zihniyetle yüklenmesi aslında Cemaat’e hayat iksiri oldu. 

Çünkü Erdoğan, 17 Aralık’da söz konusu 4 bakanı (şimdi yapıldığı gibi) kontrollü şekilde hukukun önüne verseydi ve bir dört yıl daha cemaat ile İşbirliği’ne devam etseydi, cemaat’in tabanını devlet imkânlarıyla devşirecek ve politize edecekti. Ki zaten bu Anadoluda yaşanıyordu. 

Dönemin Başbakan’ı Erdoğan ve çevresinin suçluluk duygusuyla Hizmet Hareketi’ne karşı açtığı savaş aslında Cemaat’te safların sıklaşmasına sebep oldu. İşte sırf bu yüzden Cemaat Erdoğan’a teşekkür borçlu. 

Bu iddiamızı aslında Fetullah Gülen son sohbetinde özellikle altını çiziyor. 

Daha da önemlisi, Gülen’in 17 Aralık’dan sonra yaptığı dua’yı (Ahitleşmeyi) aslında direkt AKP’ye değil Cemaat tabanına yönelik yaptığı bir mesaj olarak da görmek lazım bana göre. 
Malum gülen, 17 aralık yolsuzluk iddialarının arkasından sohbetinde; “…dolayısıyla ben bizi de onların içinde görerek diyorum.. Dinin ruhuna aykırı bir şey yapmışlarsa, yaptıkları şey kur’an’ın temel disiplinlerine aykırıysa, sünnet-i sahiha’ya aykırıysa, islam’ın hukukuna aykırıysa, modern hukuka aykırıysa, günümüz demokratik telakkilere aykırıysa.. Allah bizi de onları da yerlerin dibine batırsın, evlerine ateş salsın, yuvalarını başlarına yıksın. Ama öyle değilse, hırsızı görmeden hırsızı yakalayanın üzerine gidenler, cinayeti görmeyip de masum insanlara cürüm atmak suretiyle onları karalamaya çalışanlar.. Allah onların evlerine ateşler salsın, yuvalarını yıksın, birliklerini bozsun, duygularını sinelerinde bıraksın, önlerini kessin, bir şey olmaya imkan vermesin. (401. Nağme: yolsuzluk)” ifadelerini kullanmıştı. 

Kısaca bu dua, cemaat içinde yanlış yapan ve devlet imkanlarını kendi şahsi çıkarları için kullananlar olması ihtimaline karşı da yapılmış bir duadır. 

Evet cemaat’in tabanındaki gevşeme -dünyevileşme- Erdoğan’ın sayesinde dizginlenmiş oldu. 

Fethullah Gülen de "bamteli: hizmet’in evrenselliği ve gönüllülerinin ortak paydası" başlıklı sohbetinde; “bitirme kelimesi iki manaya gelir: bir, tüketme manasına; tenkildir bu, kökten kazıma.. Bir de, tohumların neşv ü nema bulması, başağa yürümesi şeklinde bir bitme vardır. Bu açıdan da haksız yere sizi bitirmeye çalışanlar, farkına varmadan, sizde metafizik gerilimi artırarak adeta dibinize su salmış, kuvve-i inbatiyenizi coşturmuş, gübre atmış, güneşlendirmiş ve havalandırmış gibi sizin bir yönüyle boy atıp gelişmenize vesile oluyorlar. Bunlara teşekkür etmek lazım. Sizde o metafizik gerilimi, o pekişmeyi, o kenetlenmeyi, bünyan-ı marsus gibi birbirinizden kopmaz hale gelmeyi sağlıyorlarsa, onlara da “thank you very much!..” İfadeleriyle zaten bizim söylemek istediğimizi net olarak özetliyor. 

Hasılı Cemaat’in Erdoğan’a teşekkür borcu var… 

Tabii Erdoğan’ın da haksız ithamlarından dolayı Cemaat’e bir özür… 

mazhararslanoglu@gmail.com 
twitter/maomazhar 

Hiç yorum yok: