Devletin İmralı sakini ile başlattığı terörün sonunu getirme müzakereleri başarıyla sonuçlanırsa bu ülke belki yüz yıldır alıp ta veremediği nefese kavuşmuş olacak. Şiddet sarmalındaki bölge Türkiye tarafıyla sulhe erince, hayat daha yaşanır olurken bahar insanların ruhlarına huzur üfleyecek. Suni ötekileştirme ve ayrımcılık tohumları huzurun verdiği nefesle buharlaşacak. Yıllardır gözleri yolda elleri yüreğinde dağdaki ve bağdaki (askerlik yapan) çocuğunu bekleyen anaların gözyaşları dinecek.
Başbakan Erdoğan, Hak-İş Konfederasyonunca Rixos Otel'de düzenlenen, ''Küresel Kadın Emeği Buluşması''nda kadınlara yaptığı;’ bir çözüm süreci içerisinde olunduğunu, bu çözüm süreci içerisinde, 780 bin kilometrekarelik vatan toprağında, 81 vilayette, 76 milyon insanı ayırt etmeden, Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Gürcü, Abaza, Boşnak, Arnavut ve Romanıyla hep birlikte el ele verilmesi’ gerektiğini ve ''Birliğimizi, beraberliğimizi bozmak isteyenlere kapıları kapayıp, bu işi bitirmeliyiz'' çağrısında bulunuyordu.
Çünkü bu çağrı çok yerinde bir çağrı ve kan ve göz yaşına anaların yeter dediği zamanda çok önem arz ediyor. Düşünün, üç aylık eğitimlerle teröre karşı dağlara gönderilen ve şehit olan gençlerin anaları yeter demedi mi? Ya dağa çıkan ve çıkarılanların anaların yüreği iki defa parçalanmadı mı? Çocuklarından biri dağda biri bağda (askerde) olan analar bağrına taş basmadı mı? Yetmedi mi bu kan, gözyaşı?
Bölge halkının gözünde parlayan umut ışığı bunun en güzel delili. Çünkü terörün sona erdirilmesi adına yapılan müzakerelerin verdiği umut ile bölge halkından duyduklarımız ve şahit olduğumuz tavırlar bunu teyit ediyor. Devletten ve PKK terör örgütünden iki taraflı dayak yemiş Kürtlerin, müzakere ile terörün sonunu getirme sürecine bakışları şimdi çok net. Otuz yıldır dökülen kan ile hem Türk anaların hem de Kürt anaların gözlerinde umut ışığı parıldıyor.
Daha dün samimiyetsiz ve iki tarafın güç gösterisiyle devam eden terör çatışması bölge halkını canından bezdirmiş ve bıktırmıştı. Ve beklenti, yeter artık kim kazanırsa onun yanında oluruzdu. Ama şimdi bir umut kapısı açıldı. Bölgede beklenti yüksek. Yılların ihmali ve imkansızlığı içinde tahsil hayatı göremeyen çocuklarına açılan okullara, yurtlara PKK’nın bomba atmasıyla yüreklerdeki ateş daha da artmadı mı? Haliyle hem devletten hem örgütten dayak yiyen kaybeden, kahrolan, hayat ile ölüm arasında gidip gelen Kürtler umutlanmasın da ne yapsın? Çünkü bağrı yanık aileler hem dağdakine hem bağdakine hem de okuldaki evladına kavuşma heyecanını yaşıyor. Onlar için evlatlarının hepsini bir sofra etrafında görme umudu yeşermiş görünüyor.
Başbakan Recep Erdoğan’ın siyasi risk alarak ve baldıran zehri diye tabir ettiği terörün bitmesi adına yapılan İmralı sakiniyle sürdürülen müzakere havayı değiştirdi. Yeniden eski günlerdeki bir aradalıklar konuşuluyor. Çünkü görülüyor ki, yıllarca biri dağda biri bağda ölenlerin anaları artık tercihte bulunmak zorunda kalmayacak.
Burada kayıtlara geçirdiğimiz bu beklenti o kadar büyük ki, yurt dışında örgüt temsilciliği yapanlar dahi inanmış örgütün silah bırakacağına ve çatışmaların sona ereceğine. Öyle ki Fetullah Gülen Hocaefendi'nin 'Sulh Hayırdadır, Hayır Sulhtadır" sözü, Türkiye'nin Doğusundan Batısına kadar herkesin gönlüne su serpmiş, huzur için umut ışığını bir kez daha parlatmış.
Hoca efendi’nin İmralı'daki görüşmelere ilişkin yaptığı bu açıklamalar yıllardır Almanya’da örgütün temsilciliğini yapan ve doğduğu topraklara dönme hayalini dillendiren bir Kürt vatandaşımızın, ‘artık bu iş bitti. Fetullah Gülen’in desteği bu işin çözümü için en büyük olay. Savaş baltaları toprağa gömülecek, biz de huzura ereceğiz’ sözleri güzel günlerin habercisi gibi duruyor.
Tabii İmralı tutanaklarını sızdıranların boş durmayacağını göz ardı etmeden. Bu konuda ise Başbakan Erdoğan’ın kararlılığı ve alacağı tedbirler yüreklere su serpiyor.
Malum çatışmaların durması 30 yıllık düzeni de sona erdirecek ve bu düzenden beslenenler işsiz kalacak. Birileri parasından birileri makamından birileri menfaatinden olacak. Bunun yanında uluslar arası fitne odaklarının PKK üzerindeki etkilerini de eklersek, doğrusu mayınlı tarladan çok torpidoların cirit attığı bir sürec var önümüzde. Malum bir tek PKK yok milletin karşısında.
Ancak Başbakan Erdoğan’ın ısrarla terörü bu topraklardan sileceğim sözü gönüllere ferahlık veriyor ve umutlandırıyor. Milletin beklentisi yüksek. Bu fırsat kaçırılmamalı. Hayırlısı!
mazhararslanoglu@gmail.com
twitter.com/maomazhar
Çünkü bu çağrı çok yerinde bir çağrı ve kan ve göz yaşına anaların yeter dediği zamanda çok önem arz ediyor. Düşünün, üç aylık eğitimlerle teröre karşı dağlara gönderilen ve şehit olan gençlerin anaları yeter demedi mi? Ya dağa çıkan ve çıkarılanların anaların yüreği iki defa parçalanmadı mı? Çocuklarından biri dağda biri bağda (askerde) olan analar bağrına taş basmadı mı? Yetmedi mi bu kan, gözyaşı?
Bölge halkının gözünde parlayan umut ışığı bunun en güzel delili. Çünkü terörün sona erdirilmesi adına yapılan müzakerelerin verdiği umut ile bölge halkından duyduklarımız ve şahit olduğumuz tavırlar bunu teyit ediyor. Devletten ve PKK terör örgütünden iki taraflı dayak yemiş Kürtlerin, müzakere ile terörün sonunu getirme sürecine bakışları şimdi çok net. Otuz yıldır dökülen kan ile hem Türk anaların hem de Kürt anaların gözlerinde umut ışığı parıldıyor.
Daha dün samimiyetsiz ve iki tarafın güç gösterisiyle devam eden terör çatışması bölge halkını canından bezdirmiş ve bıktırmıştı. Ve beklenti, yeter artık kim kazanırsa onun yanında oluruzdu. Ama şimdi bir umut kapısı açıldı. Bölgede beklenti yüksek. Yılların ihmali ve imkansızlığı içinde tahsil hayatı göremeyen çocuklarına açılan okullara, yurtlara PKK’nın bomba atmasıyla yüreklerdeki ateş daha da artmadı mı? Haliyle hem devletten hem örgütten dayak yiyen kaybeden, kahrolan, hayat ile ölüm arasında gidip gelen Kürtler umutlanmasın da ne yapsın? Çünkü bağrı yanık aileler hem dağdakine hem bağdakine hem de okuldaki evladına kavuşma heyecanını yaşıyor. Onlar için evlatlarının hepsini bir sofra etrafında görme umudu yeşermiş görünüyor.
Başbakan Recep Erdoğan’ın siyasi risk alarak ve baldıran zehri diye tabir ettiği terörün bitmesi adına yapılan İmralı sakiniyle sürdürülen müzakere havayı değiştirdi. Yeniden eski günlerdeki bir aradalıklar konuşuluyor. Çünkü görülüyor ki, yıllarca biri dağda biri bağda ölenlerin anaları artık tercihte bulunmak zorunda kalmayacak.
Burada kayıtlara geçirdiğimiz bu beklenti o kadar büyük ki, yurt dışında örgüt temsilciliği yapanlar dahi inanmış örgütün silah bırakacağına ve çatışmaların sona ereceğine. Öyle ki Fetullah Gülen Hocaefendi'nin 'Sulh Hayırdadır, Hayır Sulhtadır" sözü, Türkiye'nin Doğusundan Batısına kadar herkesin gönlüne su serpmiş, huzur için umut ışığını bir kez daha parlatmış.
Hoca efendi’nin İmralı'daki görüşmelere ilişkin yaptığı bu açıklamalar yıllardır Almanya’da örgütün temsilciliğini yapan ve doğduğu topraklara dönme hayalini dillendiren bir Kürt vatandaşımızın, ‘artık bu iş bitti. Fetullah Gülen’in desteği bu işin çözümü için en büyük olay. Savaş baltaları toprağa gömülecek, biz de huzura ereceğiz’ sözleri güzel günlerin habercisi gibi duruyor.
Tabii İmralı tutanaklarını sızdıranların boş durmayacağını göz ardı etmeden. Bu konuda ise Başbakan Erdoğan’ın kararlılığı ve alacağı tedbirler yüreklere su serpiyor.
Malum çatışmaların durması 30 yıllık düzeni de sona erdirecek ve bu düzenden beslenenler işsiz kalacak. Birileri parasından birileri makamından birileri menfaatinden olacak. Bunun yanında uluslar arası fitne odaklarının PKK üzerindeki etkilerini de eklersek, doğrusu mayınlı tarladan çok torpidoların cirit attığı bir sürec var önümüzde. Malum bir tek PKK yok milletin karşısında.
Ancak Başbakan Erdoğan’ın ısrarla terörü bu topraklardan sileceğim sözü gönüllere ferahlık veriyor ve umutlandırıyor. Milletin beklentisi yüksek. Bu fırsat kaçırılmamalı. Hayırlısı!
mazhararslanoglu@gmail.com
twitter.com/maomazhar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder