17 ve 25 Aralık yolsuzluk soruşturmasıyla başlayan AKP ile Hizmet hareketi arasındaki kavga son sürat devam ediyor.
Hükümet medyası, Hizmet Hareketi’ne karşı AKP’nin faullü hareketlerini görmezden gelerek gelişmeleri AKP lehine tabana ulaştırsa da Hizmet Hareketi’nin medyası uluslar arası medya, iş dünyası ve STK’ların desteği ile savunmasını daha da geniş bir alana çekiyor.
Ancak Hizmet Hareketi medyasının haklı savunmasına, ana akım medya hep mesafeli davranıyor.
‘Evet medyaya yapılan bu haksız operasyon kabul edilemez’dedikten sonra tüm desteklerinin arkasından bir 'ama' geliyor!
İşte Hizmet Hareketi’nin üzerindeki bu ‘ama’ ne anlama geliyor, bunu cevabının verilmesi gerekiyor.
Özellikle Ergenekon ve Balyoz davalarında şüpheliler hakkındaki yayınlarda aşırıya kaçıldığı üzerinde duruluyor.
Bunun zaten haklı bir talep olduğu; Hizmet Medyası’na mensup bazı şahısların, Ergenekon davasıyla özdeşleşen Ahmet Şık’a yönelik özür ile bu durum netleşmiş duruyor.
Ancak bu sadece basın özgürlüğü ve gazetecilik anlamında olan bir detay.
Konunun esasında ise Türkiye genelinde haksız, hukuksuz ve adaletsiz bir çok konuyu, Hizmet Hareketi’ne yakın medyanın görmezden geldiği iddiası var.
Hem de şimdiye kadar yapılan yayınlarda Hizmet menfaati gözetilerek bir çok konuda haksızlıklara karşı sessiz kalındığı iddiaları vatandaş tarafından konuşuluyor olması.
Hizmet Hareketi’ne yakın medya mensuplarının cevabı her ne kadar bu iddialara karşı; ‘elimize belgeler geldi de yayınlamadık mı?’ olsa da; vatandaşın gözü önünde cereyan eden olaylara mesafeli duruş, bunun tam aksine bir düşünceye sevk ediyor insanları.
Ki bu iddiaların arkasındaki düşünce ve algı zaten devreye burada giriyor.
Hizmet medyası kast edilerek ;‘onlar belgeleri ellerinde toplarlar ve ihtiyaç olduğunda kendi menfaatlerine kullanırlar’ iddiası, şu anda toplumun kafasındaki şüphelerden biri ve konuştuğu konuların başında geliyor.
İşte sırf bu yüzden Hizmet Hareketi’ne yakın medyanın bundan sonraki yayınları hem Türkiye içinde hem de ülke dışında daha yakından takip edilecek.
Belki de Hizmet medyasına yolsuzluk, hırsızlık dosyaları belgeleriyle veya gayrı ahlaki dosyalar servis edilecek ve ve belki de bu yolla teste tabi tutulacak.
İşte AKP ile Hizmet Hareketi kavgasında; Hizmet Hareketi’nin bu kavgayı İslami çizgide yani dini hassasiyetler üzerinden götürdüğünden dolayı bundan sonraki yayın politikalarında nasıl bir duruş ortaya koyacaklar? Merak edilen konu bu!
Aslında bu sorunun cevabını Fetullah Gülen, daha hareketin ilk adımından itibaren vermişti.
Çünkü Gülen’in, Peygamber efendimiz Hz. Muhammed’in; "hırsızlık yapan, kızım fatıma dahi olsa elini keserdim" ifadelerini hep öne çıkarması ve ‘helale varmak için haram kullanılmaz’ tavsiyeleri Hizmet Hareketi mensuplarının temel prensipleri arasında oldu.
Tartışma konusu olan ise şu; Bir il’de veya bir küçük beldede bir takım gayrı meşru işlere bulaşmış birinin Hizmet Hareketi’ne destek vermek istediğinde nasıl tavır alınacak?
Gülen’in bir ömürdür bahsettiği ve örnek gösterdiği Peygamber ahlakı mı ağır basacak yoksa günü birlik Hizmet Hareketi’ne fayda mülahazası mı öne çıkacak?
Yani bu kavga sona erdikten sonra bile hırsıza hırsız, haramiye haramzade denilecek mi?
Hizmet medyası, Türkiye’nin ve dünyanın da ihtiyacı olan Adalet ve eşitlik için medya ahlakıyla yayınlarında tavizsiz ısrar mı edecek?
MAZHARARSLANOGLU@GMAIL.COM
TWITTER.COM/MAOMAZHAR

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder