5 Ekim 2013 Cumartesi

Kılıçdaroğlu siyasete ısınabilecek mi?

Acemi siyasetçilerin yapmadığını yine Kılıçdaroğlu yapmış. Sadece yandaşlarına istediği özgürlük ve demokratik haklardan oluşan bildirgesini CHP binasına astırmış. Doğrusu tebrik etmek gerekir diye düşünüyorum. Bravo!

Gezi parkı müsameresine verdiği destekle marjinal birkaç grup ile birlikte İşçi Partisi’nin oylarını CHP’ye devşireceğini zannediyor sanırım. Daha önce bu köşede belki birkaç defa yazdım. Siyasetin basireti yok diye. Malum bu siyasi körlük bazen iktidarı bazen de muhalefeti sarıp sarmalıyor. Aslında muhalefetin mekanına kamp kurduğundan olsa gerek, iktidar hep kazançlı duruma geçiyor.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun hazırladığı 'Özgürlük ve Demokrasi' bildirgesinde yer alan 17 maddeye bakıldığında demokrasinin sadece alt kümesini oluşturuyor.

Devlet içinde özerk kurumların oluşmasına fırsat veren yapısıyla ve tek adamlığa göre yazılmış 1982 anayasası tepemizde demoklesin kılcı gibi dururken, onun sebep olduğu haksızlıkları alt alta yazarak, özgürlük manifestosu gibi sunmak ne kadar ikna edici olur doğrusu çok merak ediyorum.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda mutabakata varılan 48 maddeyi bir hafta içerisinde Meclis’ten geçirmek için muhalefet liderlerine çağrıda bulunduğu bu anda aslında bir adım atılabilir.

CHP Genel başkanı bunu görse ve bu çağrıya kayıtsız şartsız destek verse, hiç olmazsa bu konudaki samimiyetini göstermiş olur ve İşçi Partisi’nin seçmenlerinin dışındaki vatandaşlardan da hem sempati hem oy alır. Ama sanmıyorum!

Kılıçdaroğlu CHP’nin başına geldiğinden beri, Ak Parti hükümeti yanlışı da doğruyu da kendisi bulmaya çalışıyor. Türkiye siyasi hayatında muhalefet partisinin aciz kaldığı başka bir dönem olduğunu da pek sanmıyorum.

Aslında normal bir demokratik ülkede halkın beklentilerini karşılamak için muhalefette bile olsanız, hükümete yol göstererek en azından bu konuda kolaylık çıkarırsınız. Bu da size medeni bir insan olarak sempatiyi getirir. Hem halkın yanında olduğunuzu; hem de halkın beklentileri için gerekirse fedakarlıkla adaletin temsilcisi olurken, siyasette kalmaya da demir atarmış olursunuz. Üstelik Türkiye'nin geleceğe yönelik siyasi ve stratejik planlarında söz sahibi olursunuz.

Görünen o ki, yandaşları sığ siyaset ile Kılıçdaroğlu’nu oyalarken, gerçek kurtarıcıya zemin hazırlıyorlar.

Bu köşede Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin Başkanlık koltuğuna oturduğunda yazdığım, ‘Devşirme hayatlar ve Kılıçdaroğlu’ başlıklı yazıyı; “En azından sayın Kılıçdaroğlu, Türkiye’de yarım asırdır devşirilen ve yoksulluğa mahkum edilen hayatlara hayır diyebilen bir sol anlayışla; demokratik kuralların oturduğu, evrensel insani değerler ve evrensel hukuk normlarının hakim olduğu bir Türkiye için, anlamı ve faydası olacak politikalar üretir. Diğer tabirle Kılıçdaroğlu CHP’yi; dindar insanlarla, Kürtlerle, Alevilerle, yoksul kesimlerle, Avrupa Birliği ile, Batılı sol değerlerle ve dünya ekonomik sistemiyle barıştırması gerekiyor. Bu yüzden, 21. yüzyılın ortasında ve enformasyon çağında, yerel değerlerin ekseninde moral değerlerle donatılmış bir siyaset tarzını istemek ve görmek, en azından sade vatandaş olarak hakkım diye düşünüyorum. Çünkü, devşirme ve mankurtlaşmış bir hayatın siyaset dünyasında yeri olmadığı gibi, gerçek hayatta da hiçbir değeri yok.( 26 May 2010-Samanyoluhpaber.com)” cümleleriyle bitirmiştim.

Anlaşılan, beklentilerim bu ülke vatandaşları adına da olsa yanlış adamdanmış. Çünkü ben bu kadar beklentiye girerken, yandaşları ona patinaj yaptırmaya devam ediyor. CHP Genel Başkanı bundan çok memnun ki hala koltuk değneği ile siyaset yapmayı devam ediyor. Acizane bu da kahin olmayı gerektirmiyor ve Kılıçdaroğlu'nu o koltuğa oturtanlar; 'tak sepeti koluna herkes kendi yoluna' demeye hazırlanıyorlar.

mazhararslanoglu@gmail.com

twitter.com/maomazhar

Hiç yorum yok: