Terörün sona ermesi için müzakere yolunun tekrar açılmasıyla toplumdaki huzur ve bir arada yaşama ruhu yeniden diriliyor. Şimdiye kadar hiçbir dönem ne bürokrasi, siyasi ve kanaat önderleri hiç bu kadar ülkenin selameti ve terörün sona ermesi için ittifak edememişlerdi, etmemişlerdi. Hatta terör fitnesi içinde bile kanın durması anlamında bu kadar birlik yoktu. Her halükarda bazı fitne odakları rollerine devam etse bile, ülke için huzur fotoğrafına giden yolda herkes müttefik.
Bu anlamda dış destek de göz önüne alınınca bu sürecin devam etmesi için direnmek önem arz ediyor. Zaten Başbakan Erdoğan da büyük bir siyasi risk alarak bu konudaki kararlılığını özenle ortaya koyuyor.
Uluslar arası en büyük destek ise ABD’den geliyor. Her ne kadar; ABD ekonomik ve sosyal açılımla Asya’ya doğru yelken açtı, tabiî ki ortadoğu’da başını ağrıtacak olanların kulağını çekecek imalı değerlendirmeleri olsa da, Türkiye’de terörün ve uluslar arası operasyonların limitinin düşürülmesine destek vermesi dikkate değer.
Bu anlamda ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Victoria Nuland, ''Genel anlamda görüşmelerin pozitif bir gelişme olduğunu düşünüyoruz. İç terör meselesini, Kürtler ve diğer marjinalleşmiş toplumlarla da temas kurarak çoklu açılardan, geniş bir yaklaşımla ele alması noktasında Türkiye'yi teşvik ediyoruz'' diyor ve konuyla ilgili bir soru üzerine de; ‘Türk hükümetinin kendilerinden herhangi bir destek taleplerine açık olduklarını’ özellikle belirtiyor.
Bu arada tabiî ki ülkede huzur ve bir arada yaşama şartlarının yeniden ihyası çerçevesinde atılan adımlara karşı duran ve aykırı sesler çıkaran, durumdan rol kapmak isteyenlerin sesini de unutmamak gerekiyor. Ancak fitnenin ve terörün son bulması için toplumun verdiği destek sayesinde onların hiçbir hükmü kalmıyor.
Cumhurbaşkanı Gül bu konuda; “Biraz da konuşmaması gerekenler var. Konuşma yerine iş yapması gerekenler var.” Diyerek önemli bir vurgu yapıyor. Anlayana tabiî ki! BDP Kürt vatandaşların haklarını demokratik yollardan savunmak ve elde etmek istiyorsa bundan daha iyi bir fırsat bulamaz. Basiret zamanı.
TBMM Başkanı Cemil Çiçek ise, terörün bitirilmesine yönelik müzakere üzerine yaptığı değerlendirmede bazı çekincelerini söylerken; ‘Terörün, önemli bir sektör, önemli kazanç kaynağı’ olduğuna işaret ederken; ‘kimsenin, altın yumurtlayan tavuğun bırakılmasını kolay kolay istemeyeceğini’ de altını özellikle çiziyor.
Zaten ilk darbe de PKK’nın kendi içindeki hesaplaşmalar üzerine Paris’den geldi. Aralarında PKK'nın kurucularından Sakine Cansız'ın da bulunduğu üç kadının dün Kürdistan Enformasyon Enstitüsü'nde öldürülmesi ve Hakkari’de PKK saldırısı bunlardan sadece ikisi.
Diğer taraftan enerji ve ekonomik menfaatleri için Ortadoğu’nun Avrupa için vazgeçilmez olduğunu unutmamak gerekiyor. Çünkü ABD’nin ve Rusya’nın enerji konusundaki kendine yeterliliği ve Avrupa’nın Ortadoğu’ya bağımlılığı bu bölgeden vazgeçmeyeceğinin en büyük delili.
Bu anlamda Türkiye zaten hedef ülke durumunda. Bölgede lider ve muvazene unsuru olmak demek aynı zamanda siyasi, ekonomik ve sosyal yönden lokomotif ülke demek olduğundan Osmanlı döneminden başlayan operasyonlar durmak bilmiyor.
Terör ile birlikte malum hem sosyal ve kültürel hem de ekonomik anlamda Türkiye içeriden ve dışarıdan müdahaleler ile yaşıyor. Söz konusu müdahalelerin nihayete ermesi ve Türkiye’nin huzur adasına dönmesi için ve çevresine de model olması için, içindeki fitne-fesat odaklarının devre dışı kalması gerekiyor.
Bu noktada Fetullah Gülen Hoca efendi’nin terörün sona erdirilmesi çalışmaları üzerine; ‘gerekirse kan kusulması ama "kızılcık şerbeti içmiştim" sözlerinin devamında; ’osmanlı medeniyetinin hoşgörüsünden bahsederek, son asırlarda yaşanan problemlerin kaynağında ‘barış’ kültüründen uzaklaşmanın yattığını ifade etmesi ve: “Devlet-i Aliye dediğimiz şey nedir biliyor musunuz? Neredeyse 250 milyon bir nüfusu hâkimiyet altında tutmak demek. Esas saf kan Türk o dönemde 11 milyondur. Eğer o anlaşmalar, uzlaşmalar, müsamahalar, o hoşgörüler olmasa dört asır problemsiz siz o işi götüremezsiniz. Son asırlarda neden problemler oldu? Biz o sulh felsefesini, o sulh düşüncesini tam yaşatamadık. ‘Herkes bize benzeyecek’ dedik. Herkesi kendi tarz-ı telakkilerinde, anlayışlarında belki serbest bırakmadık. ‘Bize uyacaksınız’ dedik. Yoldan geçerken dirsek vurduk onlara. ‘Bize uyarsanız avantajınız olur’ dedik. Onlar da o desteği sizden bulamadıkları için dıştan aradılar. Ve dış destekler de sizin için problem oldu. Problem olduysa bir yönüyle orada o sulh-i umumiyi muhafaza edememekten oldu.” Sözleri çok anlamlı geliyor.
Terörden arınma fırsatı yeni anayasa kadar önemli. Kanaatimce Başbakan Erdoğan, terör bataklığından bu ülkeyi çıkarmakta kararlı olduğu kadar yasal yapıda yapacağı değişiklikle; yani gayr-ı meşru yapılara izin vermeyecek yeni anayasayı da, en büyük projenin tamamlanması adına hazırlayacak ve milletin önüne koyacak. Sinyaller o yönde. Hayırlısı!
mazhararslanoglu@gmail.com
twitter.com/maomazhar
Uluslar arası en büyük destek ise ABD’den geliyor. Her ne kadar; ABD ekonomik ve sosyal açılımla Asya’ya doğru yelken açtı, tabiî ki ortadoğu’da başını ağrıtacak olanların kulağını çekecek imalı değerlendirmeleri olsa da, Türkiye’de terörün ve uluslar arası operasyonların limitinin düşürülmesine destek vermesi dikkate değer.
Bu anlamda ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Victoria Nuland, ''Genel anlamda görüşmelerin pozitif bir gelişme olduğunu düşünüyoruz. İç terör meselesini, Kürtler ve diğer marjinalleşmiş toplumlarla da temas kurarak çoklu açılardan, geniş bir yaklaşımla ele alması noktasında Türkiye'yi teşvik ediyoruz'' diyor ve konuyla ilgili bir soru üzerine de; ‘Türk hükümetinin kendilerinden herhangi bir destek taleplerine açık olduklarını’ özellikle belirtiyor.
Bu arada tabiî ki ülkede huzur ve bir arada yaşama şartlarının yeniden ihyası çerçevesinde atılan adımlara karşı duran ve aykırı sesler çıkaran, durumdan rol kapmak isteyenlerin sesini de unutmamak gerekiyor. Ancak fitnenin ve terörün son bulması için toplumun verdiği destek sayesinde onların hiçbir hükmü kalmıyor.
Cumhurbaşkanı Gül bu konuda; “Biraz da konuşmaması gerekenler var. Konuşma yerine iş yapması gerekenler var.” Diyerek önemli bir vurgu yapıyor. Anlayana tabiî ki! BDP Kürt vatandaşların haklarını demokratik yollardan savunmak ve elde etmek istiyorsa bundan daha iyi bir fırsat bulamaz. Basiret zamanı.
TBMM Başkanı Cemil Çiçek ise, terörün bitirilmesine yönelik müzakere üzerine yaptığı değerlendirmede bazı çekincelerini söylerken; ‘Terörün, önemli bir sektör, önemli kazanç kaynağı’ olduğuna işaret ederken; ‘kimsenin, altın yumurtlayan tavuğun bırakılmasını kolay kolay istemeyeceğini’ de altını özellikle çiziyor.
Zaten ilk darbe de PKK’nın kendi içindeki hesaplaşmalar üzerine Paris’den geldi. Aralarında PKK'nın kurucularından Sakine Cansız'ın da bulunduğu üç kadının dün Kürdistan Enformasyon Enstitüsü'nde öldürülmesi ve Hakkari’de PKK saldırısı bunlardan sadece ikisi.
Diğer taraftan enerji ve ekonomik menfaatleri için Ortadoğu’nun Avrupa için vazgeçilmez olduğunu unutmamak gerekiyor. Çünkü ABD’nin ve Rusya’nın enerji konusundaki kendine yeterliliği ve Avrupa’nın Ortadoğu’ya bağımlılığı bu bölgeden vazgeçmeyeceğinin en büyük delili.
Bu anlamda Türkiye zaten hedef ülke durumunda. Bölgede lider ve muvazene unsuru olmak demek aynı zamanda siyasi, ekonomik ve sosyal yönden lokomotif ülke demek olduğundan Osmanlı döneminden başlayan operasyonlar durmak bilmiyor.
Terör ile birlikte malum hem sosyal ve kültürel hem de ekonomik anlamda Türkiye içeriden ve dışarıdan müdahaleler ile yaşıyor. Söz konusu müdahalelerin nihayete ermesi ve Türkiye’nin huzur adasına dönmesi için ve çevresine de model olması için, içindeki fitne-fesat odaklarının devre dışı kalması gerekiyor.
Bu noktada Fetullah Gülen Hoca efendi’nin terörün sona erdirilmesi çalışmaları üzerine; ‘gerekirse kan kusulması ama "kızılcık şerbeti içmiştim" sözlerinin devamında; ’osmanlı medeniyetinin hoşgörüsünden bahsederek, son asırlarda yaşanan problemlerin kaynağında ‘barış’ kültüründen uzaklaşmanın yattığını ifade etmesi ve: “Devlet-i Aliye dediğimiz şey nedir biliyor musunuz? Neredeyse 250 milyon bir nüfusu hâkimiyet altında tutmak demek. Esas saf kan Türk o dönemde 11 milyondur. Eğer o anlaşmalar, uzlaşmalar, müsamahalar, o hoşgörüler olmasa dört asır problemsiz siz o işi götüremezsiniz. Son asırlarda neden problemler oldu? Biz o sulh felsefesini, o sulh düşüncesini tam yaşatamadık. ‘Herkes bize benzeyecek’ dedik. Herkesi kendi tarz-ı telakkilerinde, anlayışlarında belki serbest bırakmadık. ‘Bize uyacaksınız’ dedik. Yoldan geçerken dirsek vurduk onlara. ‘Bize uyarsanız avantajınız olur’ dedik. Onlar da o desteği sizden bulamadıkları için dıştan aradılar. Ve dış destekler de sizin için problem oldu. Problem olduysa bir yönüyle orada o sulh-i umumiyi muhafaza edememekten oldu.” Sözleri çok anlamlı geliyor.
Terörden arınma fırsatı yeni anayasa kadar önemli. Kanaatimce Başbakan Erdoğan, terör bataklığından bu ülkeyi çıkarmakta kararlı olduğu kadar yasal yapıda yapacağı değişiklikle; yani gayr-ı meşru yapılara izin vermeyecek yeni anayasayı da, en büyük projenin tamamlanması adına hazırlayacak ve milletin önüne koyacak. Sinyaller o yönde. Hayırlısı!
mazhararslanoglu@gmail.com
twitter.com/maomazhar

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder